13 Eylül 2011 Salı


size de oluyor mu aynısı?


sık sık. gerçi sıklık nedir bunu insan kavrayamıyor. insan aklının karışık olmasına şükrediyor ne acayip. bir haftaya yedi gün çok mu mesela? bu bir sıklık sayılabilir mi? dört mevsim sıkıntı veriyor, hem de iki bahara rağmen. bir de -bahar hem sensiz hem yatalak geçiyor-, saymak, virgül sarfiyatına neden oluyor demiştim hatırlıyor musun? hatta bu virgül sarfiyatına neden oluşluk’tu tam olarak. iyi kavramını aynı potada eritmek için bir abaküse elma-armut toplayıcı eklenmeli bence. sık sık abaküs deyişimde bir hesaplanamayışlık var mı bunu da düşündüm. kullandığımız kelimeler bizi ele verecekse, en basitinden yardım ve yataklıktan yargılanmalılar. mesela çakmağa gaz doldururken yanan birini, salt bununla anabilir miyiz? oluyor öyle şeyler. bir kere belki de çok kere, tenimi sıyır üzerimden, eziyetin ortasinda utangaç bekleyeyim derken, bunun varacağı yerde insan kendi sorgusuna bilmediği yerden soru soruyor. çay iyidir mesela. bunlardan sallandıracaksın iki tane, bak bir daha elin üşüyor mu? ne diyorlar ona, ikame edilebilirlik. bence ikame edilebilirlik insani değil, ticari. arz ve talebin esnekliği. nev’i diyorlar. bulgur gibi. oysa antika öyle mi?


neden?


bak konu merak olunca, ve filmde geçtiği gibi "maskeli birine kimsin diye sormak- yani, insan mantığı itiyor, mantı tabağını bir kenara bırakıyor. 


yaprak taşıyan karıncalara imreniyorum ben ve benim için kanguru en içli hayvandır.


serçeler yarın ne olacak diye düşünmüyor, kanattan mı sandın bu özgürlük?


mesela "yerin hazır" iyilik belirtir ama "yerini yapmak" kötü bir deyimdir. kimyayı sevdiğimi bilebilseydi insanlık. 


en çok "ne çok şey söylemişim" diyorum da bir kere belki de yıllar önce "nedir kelimeleri böyle zihnime bölük pörçük düşüren" de demiştim. bölmek bir elmayı çoğaltmaz sanıyorsun, bunu matematikle açıklamaya bile kalkarsın. 


"bunda şaşılacak ne var" kirli bir cümledir. bir kere alışmak kötüdür, en çok burnuna hayıflanmalı insan belki de ya da bu duyuya.


bana çok acayip geliyor, buyur ediyorum tabi ki. kapıyı çalmadan açıyorum hem de. hissikablelvuku bir arşiv vakası olarak hatırlanıyor ve. resme merak saldım demiş miydim? şema çiziyorum, hem de bir diğer musluk boşaltmıyor içini.


şöyle düşün, örneğe girecekken aklıma geldi; hayalgücü diyorsun da suyu bildiğin için okyanusa ulaşabiliyorsun.


mesela görüp geçtiğin, belki yüzüne bile bakmadığın nicesi, yani diğer taraftan birinin, yüzünü görmek için can attığı birisi. kantarın topuzunu kaçırmak istemezdim.


yani nedir, insan özlemenin ululuğuyla mı avutmalı kendini, yoksa bahtsızlığına çatmalı? kendini pek çok insandan üstün görsen de görmek istediğin birini gören ve neyi gördüğünün farkında olmayan ve adına sıradan dediğin herhangi biriyle kendini kıyaslamak durumunda kalıyorsun.  


"neden" daha başlarken bir kalıba sokmaktır, yol göstermektir, çerçeve çizmektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder