savgılı ördük
kim ne derse desin, nasıl bir söylem kurtarabilirdi söyleyenini direksiyonu kırma şansını bize vermiş olmasaydı.
gözümde şiş.
bir de ayrıca ve hatta, aslen sadece itin dirseği denk geldi.
gayda gibi şişti.
uykusu gelmesin kimsenin diye atlamadan şu çiti demeli, söylemden elbet vahiy olur.
kelime türeyecekse köküne bakacaktık, anlamlı en küçük parçasından türetecektik vah ki ne vah.
kazıdan dil bulgusu da çıkar, bilgi olur.
duvarı tokatlayan ayıdan tarihi alıntı da yapılabilir elbet. ilk uygarlık bu hayvancağızın ellerinden töredi. törenlendi sonra.
hocam bu denklem hayatta ne işimize yarar?
defol pis öğrenci
derste konuşulmaz.
bırak dersi buraya gel.
burada bu parkta.
tahterevalli de güzeldir de el ele tutuşması zor olur elbet.
hem isim kazıması zor olur ve bir kazıda tarih sizden söz edemez.
tarih bizden neden söz etmeli?
oysa şimdi adını hiç duymadığımız, varlığını bilmediğimiz bir adamın ördüğü duvarın önünde fotoğraf çektirebiliyoruz.
adın batsın. bırak anılsın bu duvar. adım batsın
içine, derin. adam gömülsün.
biz de iyi bilirdik, gömmeden hemen önce dolabı.
birazdan kana vurgu yapan bir cümle gelecek.
fikir değiştirmek insan hastalığıdır alsa nasebep.
sebepsizlik kırmızı olmaz, dikkat çekmez çünkü.
domates tezgahlarının üzerindeki al branda elbet aldatacaktır.
öpmeden hayranlık duyabiliyoruz, gözden tat alma organı türetebiliyoruz.
bu kadar çok aynaya bakıp, kendini görmezden gelen bir yaratılmış daha var mıdır? göz ilah, ayna insan yapımıysa suçu kime atmalı, içimize dönemiyorsak?
baca temizleyicilerini diyorum, evimizin tepesine çıkarttığımızdan beri, elbet bizdeki karalık unutulacak. başımızın üstünde durmalıydı onlar, çatıya çıkarttık.
allah'ım bir melek.
yarsın vallahi sesim çıkmaz döşümü, çıkartsın.
melekten elbet baca temizleyicisi olmaz.
baca kirli, kir arınır suda. yoksa yoksa, evet ördek,
hakkını elbette vereceğiz.
-suyun sızladığını bilmeyenler, taşın kırıldığını nerden bilsin?-
selim abi bak sana ne diyeceğim.
ay ben bakmasam da orada.
bak masam da orada.
bakma sam da orada.
bak masamda morada.
ay deyince yumuşayan insan dede ekleyince nasıl aslına döner?
eşek etme sevdası yadırganamaz, yabana atılamaz diyecektim yanlış oldu. yüklemeyi seviyoruz çünkü.
yüklenmekten eşek olunmaz bari bunu yüklen.
bu cümlenin yükleneni yok hocam.
hayırdır, kim ola bu saatte demek aklıma hiç gelmedi, aklıma bir şey gelmişken. zili karna kim taktıysa allah ondan razı olsun.
la fonten elbette biri okusun diye insan mektup yazar. kimse okumayacak, okumasın diye yazan adamın akılsızlığından şüphe ederim zira.
lan akılla yürüyecek iş mi bu?
bak hele.
ailemden baskı görüyorum dört öğün patates.
saçlarını tara dediler bir sefer.
nerdeyse diş fırçalatacaklardı duvara vurup dökmeseydim hepsini eğer.
eve erken gel diyorlar, nerde kaldın fırçası atmadan önce tuvale. te ebesinin nikahı hatta.
oysa sen öyle değilsin.
özgür özgür sıçabiliyorsun sokağa.
iniş çıkış saatin yok dünyaya.
her yaz bodruma gidiyorsunuz oh ne ala.
bir de izi olmasa bokuninin.
babasıyla oturup karşılıklı çorba içemeyen adamlar var, ne boktan.
şerefe baba.
hangi noktalama işareti gelecek araya bulamadım da şunu diyeceğim; sende gönlüm olduğundan kulağım sende. sesin iyi geliyor alçağa . baba ne olur inme hiç şerefeden aşağıya.
sevgisini diğer tarafa bıraktı ne demek be abi? neredeyse ben de inanacaktım buna. bu dünyada seveydi çayı, hatta şekerli.
münker nekire soru hazırlamak saçma belki ama-
ona bak: gül yüzlü zebani olur mu? bana bak: günah çuvalıyla cennete girilir mi? şu feleğin işine bak: cennetle cehennem arasında meksika sınırı var mıdır?
şu okul, şu askerlik, haftasonu bir gelseydi, yatak odası takımı üyelerinin bonservisi bu denli yüksek olmasaydı, şu t
a
k
s
i
t
bir bitseydi, emekleseydim başa dönüp, sona gittiğimde.
zaman hızı yanına almış akıyor.
vakit bir türlü türlü geçmiyor. bir geçsek şu ardı arkası gelmeyen sınırdan ne var?
bak, ne var derken bile sonrasının telaşı.
hayatı boşa geçirmenin
o değil de ara verince bak çok yer kaplıyor. hayat katlanılmaz değildir be yav, katlanılamazdır. ve işte böyle ara verince bak çok ver tutuyor.
ergonomik değildir herhalde.
es geç, nereye geçeceksen.
yani anlayamamamdan bahsediyorum hiç olmazdı diye selim abi.
dünyada hangi insan her cümlenin arasına sıcak kelimesini en çok koyuyordur bunu istatistik bilimi açıklayabilir mi, onu soracaktım sana yarın. bir de insan bazen rahatlar ya abi, öyle klozet kapağı düşmesin ama aklına, başka türlü rahatlama. bazen bazı insanlarla konuştuğumda bu oluyor bana.
parfüm kullan. sözlerden daha etkili, sözden anlayan kız yok ki artık. deodorant kullan, parfüm kullan, jöle kullan. daha etkili demiştin de
üç beş tane söz kestim karşılamak için. o da işe yaramadı. mundar ettik anlayacağın.
kastım.
evet haklısın diyen beynine yay takayım.
kast için akli denge şarttır. ben nasıl kastedeyim diyecektim.
taksirle oldu bunlar.
iksir kafi.
aksır ki çok yaşa.
gözümü açayım ben de.
kim ne derse desin, nasıl bir söylem kurtarabilirdi söyleyenini direksiyonu kırma şansını bize vermiş olmasaydı.
gözümde şiş.
bir de ayrıca ve hatta, aslen sadece itin dirseği denk geldi.
gayda gibi şişti.
uykusu gelmesin kimsenin diye atlamadan şu çiti demeli, söylemden elbet vahiy olur.
kelime türeyecekse köküne bakacaktık, anlamlı en küçük parçasından türetecektik vah ki ne vah.
kazıdan dil bulgusu da çıkar, bilgi olur.
duvarı tokatlayan ayıdan tarihi alıntı da yapılabilir elbet. ilk uygarlık bu hayvancağızın ellerinden töredi. törenlendi sonra.
hocam bu denklem hayatta ne işimize yarar?
defol pis öğrenci
derste konuşulmaz.
bırak dersi buraya gel.
burada bu parkta.
tahterevalli de güzeldir de el ele tutuşması zor olur elbet.
hem isim kazıması zor olur ve bir kazıda tarih sizden söz edemez.
tarih bizden neden söz etmeli?
oysa şimdi adını hiç duymadığımız, varlığını bilmediğimiz bir adamın ördüğü duvarın önünde fotoğraf çektirebiliyoruz.
adın batsın. bırak anılsın bu duvar. adım batsın
içine, derin. adam gömülsün.
biz de iyi bilirdik, gömmeden hemen önce dolabı.
birazdan kana vurgu yapan bir cümle gelecek.
fikir değiştirmek insan hastalığıdır alsa nasebep.
sebepsizlik kırmızı olmaz, dikkat çekmez çünkü.
domates tezgahlarının üzerindeki al branda elbet aldatacaktır.
öpmeden hayranlık duyabiliyoruz, gözden tat alma organı türetebiliyoruz.
bu kadar çok aynaya bakıp, kendini görmezden gelen bir yaratılmış daha var mıdır? göz ilah, ayna insan yapımıysa suçu kime atmalı, içimize dönemiyorsak?
baca temizleyicilerini diyorum, evimizin tepesine çıkarttığımızdan beri, elbet bizdeki karalık unutulacak. başımızın üstünde durmalıydı onlar, çatıya çıkarttık.
allah'ım bir melek.
yarsın vallahi sesim çıkmaz döşümü, çıkartsın.
melekten elbet baca temizleyicisi olmaz.
baca kirli, kir arınır suda. yoksa yoksa, evet ördek,
hakkını elbette vereceğiz.
-suyun sızladığını bilmeyenler, taşın kırıldığını nerden bilsin?-
selim abi bak sana ne diyeceğim.
ay ben bakmasam da orada.
bak masam da orada.
bakma sam da orada.
bak masamda morada.
ay deyince yumuşayan insan dede ekleyince nasıl aslına döner?
eşek etme sevdası yadırganamaz, yabana atılamaz diyecektim yanlış oldu. yüklemeyi seviyoruz çünkü.
yüklenmekten eşek olunmaz bari bunu yüklen.
bu cümlenin yükleneni yok hocam.
hayırdır, kim ola bu saatte demek aklıma hiç gelmedi, aklıma bir şey gelmişken. zili karna kim taktıysa allah ondan razı olsun.
la fonten elbette biri okusun diye insan mektup yazar. kimse okumayacak, okumasın diye yazan adamın akılsızlığından şüphe ederim zira.
lan akılla yürüyecek iş mi bu?
bak hele.
ailemden baskı görüyorum dört öğün patates.
saçlarını tara dediler bir sefer.
nerdeyse diş fırçalatacaklardı duvara vurup dökmeseydim hepsini eğer.
eve erken gel diyorlar, nerde kaldın fırçası atmadan önce tuvale. te ebesinin nikahı hatta.
oysa sen öyle değilsin.
özgür özgür sıçabiliyorsun sokağa.
iniş çıkış saatin yok dünyaya.
her yaz bodruma gidiyorsunuz oh ne ala.
bir de izi olmasa bokuninin.
babasıyla oturup karşılıklı çorba içemeyen adamlar var, ne boktan.
şerefe baba.
hangi noktalama işareti gelecek araya bulamadım da şunu diyeceğim; sende gönlüm olduğundan kulağım sende. sesin iyi geliyor alçağa . baba ne olur inme hiç şerefeden aşağıya.
sevgisini diğer tarafa bıraktı ne demek be abi? neredeyse ben de inanacaktım buna. bu dünyada seveydi çayı, hatta şekerli.
münker nekire soru hazırlamak saçma belki ama-
ona bak: gül yüzlü zebani olur mu? bana bak: günah çuvalıyla cennete girilir mi? şu feleğin işine bak: cennetle cehennem arasında meksika sınırı var mıdır?
şu okul, şu askerlik, haftasonu bir gelseydi, yatak odası takımı üyelerinin bonservisi bu denli yüksek olmasaydı, şu t
a
k
s
i
t
bir bitseydi, emekleseydim başa dönüp, sona gittiğimde.
zaman hızı yanına almış akıyor.
vakit bir türlü türlü geçmiyor. bir geçsek şu ardı arkası gelmeyen sınırdan ne var?
bak, ne var derken bile sonrasının telaşı.
hayatı boşa geçirmenin
o değil de ara verince bak çok yer kaplıyor. hayat katlanılmaz değildir be yav, katlanılamazdır. ve işte böyle ara verince bak çok ver tutuyor.
ergonomik değildir herhalde.
es geç, nereye geçeceksen.
yani anlayamamamdan bahsediyorum hiç olmazdı diye selim abi.
dünyada hangi insan her cümlenin arasına sıcak kelimesini en çok koyuyordur bunu istatistik bilimi açıklayabilir mi, onu soracaktım sana yarın. bir de insan bazen rahatlar ya abi, öyle klozet kapağı düşmesin ama aklına, başka türlü rahatlama. bazen bazı insanlarla konuştuğumda bu oluyor bana.
parfüm kullan. sözlerden daha etkili, sözden anlayan kız yok ki artık. deodorant kullan, parfüm kullan, jöle kullan. daha etkili demiştin de
üç beş tane söz kestim karşılamak için. o da işe yaramadı. mundar ettik anlayacağın.
kastım.
evet haklısın diyen beynine yay takayım.
kast için akli denge şarttır. ben nasıl kastedeyim diyecektim.
taksirle oldu bunlar.
iksir kafi.
aksır ki çok yaşa.
gözümü açayım ben de.
şimdi sayın gamyükü, sizden ricam bir saat önceden beni uyarırsanız kendimi hazırlayayım, böyle şakkadana olmaz ki canım.
YanıtlaSilşimdi sayın ufunet şimdi diye bir şey ok aslında. o defter dürüldü çoktan diyorum, anlatamıyorum.
YanıtlaSil